Çolak Holding 50. yılını kutlarken, kurucumuz ve onursal başkanımız Hasan Çolak ile enerji sektöründeki öncü atılımları, Çolak Holding’in ve markalarının kuruluş öykülerini ve gelecek projeksiyonlarını kapsayan bir söyleşi yaptık.
Sayın Hasan Çolak, öncelikle sizi yakından tanımak isteriz, 50 yılı aşkın süredir sanayicisiniz. Nerelisiniz, hangi kurumlarda eğitim aldınız, okurken bugünlerin hayalini kurar mıydınız? Mühendislik okuyarak sanayici olmanızda ailenizin nasıl bir etkisi oldu?
Öncelikle, rüzgar enerjisinin gelişimi hakkında verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim çünkü sizin belirttiğiniz yıldan yıla artan kurulu güç artış rakamları bu alana yatırım yapmak isteyen birçok yeni girişimciyi de motive ediyor.
1948 yılında Malatya’da doğdum. Babam öğretmen olduğu için çok sık seyahat ederdik. Ortaokul ve liseyi Adana’da okudum. Adana Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünü kazandım. Makine tasarlamak ve imal etmek üniversite yıllarından beri en önemli uğraşlarımdan biriydi. Özellikle demir-çelikten imal edilen makineler hep ilgimi çekmiştir. Demiri işlemek, ona şekil vermek ve başka bir ürün üretebilen bir makineye dönüştürmek lise yıllarımdan beri hayalim ve üzerine çalıştığım bir alan olmuştur. Annem Zehra Çolak ve özellikle babam Hüseyin Çolak eğitime çok önem verirdi. Babam Malatya Akçadağ’daki Köy Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretmenlik üzerine lisans ve yüksek lisansını tamamladı. Babam öğretmen olduğu için okumanın, araştırmanın önemini anlamamı sağladı. Ticaretle uğraşan bir tacir veya esnaf olmadığı için bana bir sermaye veya iş hayatında bir çevre sağlayamadı belki ama devlet memurluğunun getirmiş olduğu disiplini ve sürekliliği babamdan öğrendim.
1974 yılında Çolak Holding’i kurduğunuzda henüz çok gençtiniz. Nasıl bir itici güç ile bu adımları attınız?
1971 yılında ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra o zamanki adıyla TEK (Türkiye Elektrik Kurumu) bugünkü adıyla EÜAŞ’ta çalışmaya başladım. TEK’in Türkiye’nin birçok farklı bölgesindeki termik santral projelerinde saha ve kontrol mühendisi olarak görev aldım. O dönemlerde Alman mühendislik ve teknik müşavirlik firması Lahmeyer TEK’e (Türkiye Elektrik Kurumu) termik santrallerin mühendisliği, tasarımı ve yapımı konularında müşavirlik hizmetleri veriyordu. Lahmeyer’in yürüttüğü projelerde kurum adına yer alarak enerji santralleri ve özellikle termik santraller alanında tecrübe kazandım.
1974 yılında TEK’ten ayrıldım. Termik santrallerin, maden zenginleştirme makinelerinin, türbin teknolojilerinin ülkemizde çok ihtiyaç duyulan ürünler olduğunu fark ettim. Bu ve bunun gibi birçok enerji makinesini ve bazı parçalarını Türkiye’de üretmek hedefiyle ODTÜ’den arkadaşlarımla Soyut Mühendislik ve İmalat Sanayii firmasını kurdum. Firmamıza “Soyut” ismini koymak eşim Füsun Çolak’ın fikriydi. Erenköy Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra Hacettepe Psikoloji bölümünde lisans ve yüksek lisans yapan eşim, o dönemde ilk girişimim olan ısı ve enerji makineleri tasarlamak ve üretmek alanındaki geleceğimi belirsiz görüyordu. Kendisi Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT) çalıştığı için işleri yoğun, düzenli ve belirliydi. Benim somut ve düzenli bir uzun vade programım o dönemde olmadığı için ve psikolog olmanın getirdiği yaklaşımla firmanın isminin Soyut olmasını önerdi, ben de kabul ettim. Soyut Mühendislik unvanıyla ilk şirketimi kurdum.
Çolak Holding’in faaliyet alanları nelerdir?
Yaklaşık 50 yıldır üretim, mühendislik, inşaat-taahhüt, enerji, finans ve dış ticaret sektörlerinde faaliyet gösteriyoruz. Rüzgar türbini imalatı ve karavan üretimi ana imalat konularımız. Ankara’daki 2 ayrı fabrikamızda “Soyut” markası olarak birçok yeni teknoloji makinenin mühendislik ve üretimini yaptık. Yüksek kapasiteli enerji santrallerinin, maden zenginleştirme makinalarının ve SoyutWind markası ile rüzgar türbinlerinin bölgedeki ilk üreticisiyiz. Merkezi New York’da bulunan Dünya Ticaret Merkezleri Birliği’nin 1992’den beri Ankara-Türkiye’deki lisanslı temsilcisiyiz. 1994’ten beri Soyut Karavan markası altında karavan, konteyner, treyler, tiny house ve hafif çelikten imal edilmiş yaşam alanlarının üretimini yapıyoruz.
Özellikle son 2 yıldır yurt dışı pazarına yönelik olarak ikinci el rüzgar türbinlerinin yenilenmesi (refurbishment) alanında faaliyet gösteriyoruz. Sıfır türbinlerin çok pahalı olması ve teslim sürelerinin çok uzun olmasından dolayı rüzgar enerjisi yatırımı yapacak birçok yatırımcı yenilenmiş (refurbished) rüzgar türbinlerine yöneldi. Ağırlıklı olarak Avrupa’dan sökülen 1 MW – 3.5 MW güç aralığındaki 2. el rüzgar türbinlerinin yenilenmesi, tamir edilmesi, servis ve bakımının gerçekleştirilerek nihai testlerinin yapılması işlemlerinin tamamını sağlıyoruz ve yenilenmiş türbinlere garanti vererek kurulum sonrası servis-bakımını üstleniyoruz.
Soyut WindMill markası altında evlerin, çiftçilerin ve sulama kooperatiflerin su ihtiyacını rüzgar gücüyle çalışan mekanik su pompası ile karşılıyoruz. Yeni tip rüzgar millerinin tüm mühendislik çalışmalarını, imalatını ve montajını, analiz çalışmalarını kanat ve kulelerin tasarım, mühendislik ve imalatını gerçekleştirmekteyiz. Çok talep gören yeni teknoloji rüzgar mili 150 metre derinlikteki suyu elektrik pompasına ihtiyaç olmadan tamamen rüzgarın gücüyle çıkarmaktadır. Bu sayede çiftçiler ve diğer kullanıcılar elektrik için hiçbir ücret ödemeden bedava suya kavuşuyor.
Soyut Karavan ve SoyutWind ile daha temiz ve yaşanılabilir bir dünya için üretim yapıyorsunuz. Faaliyet alanlarınızın dışında temiz çevre için sosyal sorumluluk projeleri de yürütüyor musunuz?
Yeni bir sosyal sorumluluk projesi başlatmak için çalışıyoruz. Türkiye’de kadın mühendis sayısı çok az. Daha fazla kızımızın mühendislik alanında eğitim görerek Türk sanayisine katkı sağlamasını istiyoruz. Bunun için sadece üniversite öncesi kızlarımıza yönelik olarak rüzgar türbini üretimini öğrenebilecekleri temel bir program hazırlıyoruz.
Türkiye’de ilk rüzgar türbinini sizin markanız SoyutWind üretti. Bu sektöre olan ilginiz nasıl başladı? Günümüzde iklim değişikliklerinin önüne geçmek ve sürdürülebilir bir çevre için temiz enerji kaynaklarının önemi herkesin malumu ancak bundan 20 yıl önce bu denli bir toplumsal bilinç söz konusu değildi. Siz bu anlamda rüzgar enerjisine olan yönelimi o günlerde öngörmüş müydünüz?
2000 yılından beri rüzgar türbini üretiyoruz. Türkiye’deki ilk lisanssız rüzgar türbini olan 250 kW gücündeki türbini 2004 yılında biz ürettik ve kurduk. 1974 yılından beri kömür santralleriyle ilgili çalışıyorum. 1970’lerde ve 80’lerde yurtiçinde ve yurtdışında birçok kırma-eleme tesisi, bant konveyör, çelik boru, çelik silo, LPG tank, her türlü çelik konstrüksiyon imalatını gerçekleştirdik. 1986 yılında hidroelektrik santrallerin (HES) mekanik kısımlarıyla ilgili çalışmaya başladık. HES’lerin cebri borularını ürettik. 1990’ların ortasına geldiğimizde güneş enerjisi sistemlerinin ithalatını ve bazı mekanik-çelik kısımlarının kendi fabrikamızda üretimini yaptık. 1998’te Alman bir ekiple rüzgar türbinleri üzerine ARGE yapmaya başladık ve 2000 yılında kendi tasarımlarımızı üretmeye başladık. Testler ve denemeler çok meşakkatli ve masraflı olsa da sonunda tüm emeklerimize değdi.
Rüzgar enerjisi sektörünün büyüme ve gelişme sürecinde şirketinizin oynadığı rol hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Türkiye’de daha yasal düzenlemeler yokken veya çok az iken biz türbin üretmeye başladık. 2000’li yılların başlarında yasal çerçeve tam belli olmadığı için yatırımcılar hep çekingen kalıyordu. Şu anda yasalar ve uygulama yönetmelikleri netleşti ve çok talep alıyoruz çünkü elektrik fiyatları çok yüksek. Herkes kendi elektriğini üreterek bedava elektrik tüketmek istiyor. Ama burada dikkat edilmesi gereken husus rüzgar hızının iyi olmadığı yerlere kullanıcının türbin kurmaması konusunda bilgilendirilmesi. Aksi halde, verim alamayan kullanıcı-müşteri memnuniyetsiz oluyor ve bu durum tüm sektörü olumsuz etkiliyor. Geçtiğimiz 23 yılda fuarlar, konferanslar, satış ekiplerimiz vasıtasıyla binlerce belki on binlerce kişiyi rüzgar enerjisi konusunda bilgilendirdiğimizi söyleyebilirim. Ayrıca, Türk kullanıcısına ürün satmak isteyen yabancı türbin üreticileri için de yerli üretici olarak rekabet ortamı oluşturuyoruz ve bir nevi tüketiciyi koruma açısından fiyat/performans beklentisi makasının açılmasının önünü keserek yabancıların istediği fiyatı ve istediği kalitede ürünü satmasını dengelemiş oluyoruz.
Bugün de SoyutWind ev tipi rüzgar türbinleri ile bir yeniliğe daha imza attı. Bu yeni ürününüzden söz edebilir misiniz? Topluma ne gibi bir fayda sağlayacağını düşünüyorsunuz?
Son dönemde SoyutWind markasıyla büyük güçlerdeki rüzgar türbinlerinin imalatından çok küçük güçlerde, kendi kendine monte edilebilen ev tipi rüzgar türbinlerinin imalatına yöneldik çünkü bireysel kullanıcılardan gelen talep çok arttı. Herkesin kendi evine 3 kW, 5 kW veya 10 kW rüzgar türbini kurarak temiz enerji üretip tüketebildiği bu sistem, bireylerin daha bağımsız, sürdürülebilir ve temiz bir yaşam sürmelerine olanak sağladığı için çok tercih edilir oldu. Yaklaşık 2 yıllık ARGE çalışmasından sonra kurulumu çok basit olan, içerisinde kendi manuel vinci olan modüler rüzgar türbinleri ürettik. Elektrik üreten kısmı olan alternatörü de sabit mıknatıslı yaptık (permanent magnet). Böylelikle kullanıcılara daha verimli, sessiz ve çok az bakım gerektiren bir ev tipi rüzgar türbini sağlamış oluyoruz. Yurt içi ve yurt dışından çok fazla talep geliyor. Özellikle ihracata yönelik yaptığımız imalatlar yüksek teknoloji ürün ihracatı oluyor ve ülkemizin rekabet gücünü yansıttığı için bizi ayrıca mutlu ediyor.
Bir diğer yenilikçi ürününüz ise 50 kW güce kadar elektrik üretebilen sabit mıknatıslı (permanent magnet) jeneratör. Bu jeneratör ne gibi yenilikler getirdi?
Evet, 50 kW gücünde PMG (permanent magnet generator) daha önce Türkiye’de üretilmedi. Bu tip jeneratörlerin verimi çok yüksek olduğu için öncelikle çok daha düşük rüzgar hızlarında daha fazla elektrik üretilebiliyor. Bu durum rüzgar türbinlerinin yaygınlaşması için çok önemli çünkü kullanıcı daha çok bedava elektrik elde edeceği için bütçesini rahatlatıp ve yaşam konforunu arttırabiliyor. Ayrıca, bu jeneratörler dıştan uyarım olmadan tamamen magnetleme yoluyla devreye girdiği için herhangi bir bakım-servis maliyeti de ortaya çıkmıyor.
İnovatif olmayı nasıl sağlıyorsunuz? Şirketinizin ARGE faaliyetlerine verdiği önemi somut olarak sizden dinlemek isteriz.
Şirketimiz bünyesinde bulunan Türkiye’nin en iyi okullarında tahsil görmüş mühendislerle bıkmadan usanmadan araştırmalar yapıyoruz. Yerli ve yabancı kaynakları satın alıyoruz, ODTÜ ve diğer üniversitelerdeki hocalarımızla detaylı teknik analizler üzerine uzun toplantılar yapıyoruz. ARGE süreci olmadan bir ürün ortaya çıkarırsak firmamıza ve tüketiciye yarardan çok zarar vereceğine inandığımız için bazen bir çizim-proje 20-25 kez revize edilerek son halini alıyor.
Şirketinizin başarısının arkasındaki en önemli faktörler nelerdir? Bu faktörleri nasıl yönetiyorsunuz?
Dünyadaki hemen hemen tüm teknik yayınları takip ediyoruz, forumlara üye oluyoruz, konumuzla ilgili fuar ve konferanslara ama katılımcı ama ziyaretçi olarak katılmaya çalışıyoruz. Ama en önemlisi çok çalışarak 50 yıldır Türkiye’de üretim yapıp istihdam sağlamaya çalışıyoruz. İyi iş gücü olmadan iyi ürün olmuyor o yüzden çalışma arkadaşlarımızı seçerken çok hassas davranıyoruz. Bu bir takım işi ve iyi bir takım olmadan başarı gelmiyor.
Rüzgar enerjisi sektörünün geleceği hakkında öngörüleriniz nelerdir? Yapay zekanın kullanımının sektörünüzdeki yansımaları sizce neler olacak?
Rüzgar enerjisi sektörü her yıl olduğu gibi önümüzdeki yıllarda da büyüyecek. Küçük ve bireysel kullanım artacak, kanısındayım. Yapay zekâ ile hem ürün tasarımları optimize olacak hem de kullanıcının tüketimine göre akıllı depolama sistemleri daha verimli kullanılacak, diye düşünüyorum.
Çolak Holding için gelecek projeksiyonlarınız nelerdir?
Sürdürülebilir, bağımsız ve temiz bir yaşam için gereken teknoloji ve hizmetleri sunmaya çok odaklı bir firmayız. Bu vizyonu genişleterek sürdürmek istiyoruz.
Rüzgar enerjisi sektöründe genç girişimcilere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Kendi deneyimlerinizden yola çıkarak neler paylaşmak istersiniz?
Rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları çevreye duyarlı temiz teknolojilerdir. Bu alanlara yönelecek girişimcilerin konuya sadece kar-zarar olarak bakmamalarını, orta-uzun vadede topluma sağlayacağı faydaları da göz önünde bulundurmalarını tavsiye ederim. Çok hızlı değişen teknolojik yenilikleri yakalamak için yerli ve yabancı sektörel paydaşları takip ederek sürekli kendilerini geliştirmelerini öneririm.
Eklemek istediğiniz başka notlarınız var mı?
SoyutWind markamızla bizim de ARGE çalışmalarını sürdürdüğümüz deniz üstü (off-shore) rüzgar enerjisi yatırımlarının ve teknolojilerinin önümüzdeki döneme damga vuracağına inanıyorum. Başta ülkemiz olmak üzere tüm toplumların bu konuda çevreye zarar vermeden yüksek verimli çözümler üretmesi gerektiğine inanıyorum.
Çok teşekkür ederiz.